top of page
BÖLÜM VII
MEMLEKET YOLU

Sonunda hobbitlerin yüzü memleketlerine dönmüştü. Artık yeniden Shire'ı görmek için sabırsızlanıyorlardı; fakat ilk başlarda yavaş gittiler çünkü Frodo'nun içinde bir huzursuzluk vardı. Bruinen Geçitleri'ne geldiklerinde duraksadı, derenin içine girmeye gönülsüz gibiydi; ve bir süre için gözlerinin onlan ve etrafındaki şeyleri görmediğini fark ettiler. Bütün o gün boyunca sessiz kaldı. Ekim'in altısıydı.

"Istırabın mı var Frodo?" dedi Gandalf sessizce Frodo'nun yanında at sürerken.

"Evet, var," dedi Frodo. "Omuzum. Yara ağrıyor ve karanlığın hatırası üzerime çok ağır bindi. Bugün tam bir yıl oluyor."

"Heyhat! Her zaman, tam manasıyla iyileştirilemeyen yaralar olmuştur," dedi Gandalf.

"Korkarım benimki öyle olacak," dedi Frodo. "Aslında geriye dönüş diye bir şey yok. Shire'a varsam bile hiçbir şey eskisi gibi olmayacak; çünkü ben aynı olmayacağım. Bir bıçak, zehirli bir iğne, bir diş ve uzun bir yükle yaralandım ben. Huzuru nerede bulacağım?"

Gandalf cevap vermedi.

Ertesi günün sonunda ıstırap ve huzursuzluk geçti; Frodo yeniden neşelendi, bir gün öncesinin siyahlığını hiç hatırlamıyormuşçasına neşeliydi. Bu olaydan sonra yolculukları güzel devam etti; günler çabuk geçiyordu; çünkü hayvanlarını rahat rahat sürüyorlar ve güz güneşiyle sararan ve kızaran yapraklarıyla, o güzel ormanlık alanlarda oyalanıyorlardı. Sonunda Fırtınatepesi'ne vardılar; akşam yaklaşmaya başlamıştı ve tepenin gölgesi yol üzerine kopkoyu düşüyordu. O zaman Frodo onlara acele etmeleri için yalvardı; ne olursa olsun tepeye doğru bakmıyordu; gölgesinin içinden başı önüne eğik, pelerinine sıkı sıkı sarınmış bir halde geçti. O gece hava değişti; Batı'dan yağmur yüklü bir rüzgâr esti; rüzgâr gürültüyle ve serin serin esti; sarı yapraklar havada kuşlar gibi döndüler. Tokay Ormanı'na vardıklarında dalların hemen hemen çıplaklaşmış olduğunu gördüler, kaim bir yağmur perdesi Bree Tepesi'ni gözlerden saklıyordu.

Yani böylece ekim ayının sonlarına doğru, fırtınalı ve ıslak bir akşamın sonuna yaklaşırken beş yolcu yukarı tırmanan yolu çıkarak Bree'nin Güney Kapısı'na vardılar. Kapı sıkı sıkı kapanmış, kilitlenmişti; yağmur yüzlerine gözlerine geliyor, kararan gökyüzünde bulutlar aceleyle geçiyordu; içleri biraz sıkıldı çünkü daha iyi bir karşılama bekliyorlardı.

Birçok kez bağırdıktan sonra sonunda Kapıcı dışarı çıkınca, elinde koca bir sopa tuttuğunu gördüler. Kapıcı onlara korku ve kuşkuyla baktı; fakat Gandalf ı ve yol arkadaşlarının da hobbitler olduğunu görünce, garip kılık kıyafetlerine rağmen, yüzü aydınlandı ve onları buyur etti.

"Girin içeri!" dedi kapının kilidini açarak. "Burada, bu soğuk, ıslak ve acımasız havada havadis duymak için bekleyecek değiliz. Yaşlı Arpa sizi Midillide, içtenlikle karşılayacaktır; orada lazım gelen her şeyi de duyarsınız."

"Ve orada bizim anlatacaklarımızı, hatta fazlasını da duymak mümkün," diye güldü Gandalf. "Harry nasıl?"

Kapıcı kaşlarını çattı. "Gitti," dedi, "Fakat Atpadam'a sorsan daha iyi. iyi akşamlar!"

"Sana da iyi akşamlar!" diyerek içeri geçtiler; sonra yol kenarında çitin yanına uzun ve alçak bir baraka inşa edilmiş olduğunu gördüler; içerden birkaç adam çıkmış, parmaklıkların üzerinden onlara bakıyordu. Bili Eyrelti'nin evine vardıklarında buradaki çitin parçalanmış ve darmadağınık olduğunu, pencerelerinde kalasların çakılmış olduğunu gördüler.

"Onu o elmayla öldürmüş muşundur acaba Sam?" dedi Pippin.

"Ben senin kadar ümitli değilim Bay Pippin," dedi Sam. "Ama o zavallı midilliye ne oldu merak ediyorum. Hep aklımdaydı; etrafta kurtlar uluyordu falan, yazık."

Sonunda Sıçrayan Midilliye vardılar; burası en azından dıştan bakınca değişmiş görünmüyordu; alt pencerelerde, kırmızı perdelerin ardından ışıklar sızıyordu. Zili çaldılar, Nob kapıya gelerek kapıyı azıcık araladı ve aralıktan dışarı baktı; lambanın altında duranları görünce hayretle bir çığlık attı.

"Bay Kaymakpürüzü! Usta!" diy.e bağırdı. "Geri geldiler!"

"Sahiden mi? Ben onlara sorarım," diye geldi Kaymakpürüzü'nün sesi ve içeriden fırlarcasına geldi; elinde de bir sopa vardı. Fakat onların kim olduğunu görünce hemen durdu, yüzünün aşıklığı yerini bir hayrete ve memnuniyete bıraktı.

"Nob, seni su katılmamış ahmak seni!" diye bağırdı. "Eski dostlarımızı adıyla haber veremez miydin? Böyle zamanlarda beni öyle korkutup durma. Âlâ, âlâ! iyi de nereden çıktınız siz? Bir daha içinizden birini göreceğimi hiç tahmin etmiyordum, gerçekten öyle: Etrafınızda o Kara Adamlar, yanınıza Yolgezer'le Yabanellere gittiydiniz. Ama sizi gördüğüme çok sevindim, en az Gandalf ı gördüğüme sevindiğim kadar. Girin içeri! Girin! Eski odalarınızda mı kalacaksınız? Odalar boş. Aslında bu günlerde odaların çoğu boş olduğunu sizden saklamama gerek yok, zaten siz de göreceksiniz. Bakalım akşam yemeği için en kısa zamanda neler yapabilirim; fakat şu anda elimde pek bir şey yok. Hey Nob, kağnı arabası seni! Bob'a haber ver! Ama bak yine unuttum, Bob gittiydi: artık hava kararınca ailesinin yanına gidiyor. Neyse konukların midillilerini ahırlara götür Nob! Herhalde sen kendi atını ahıra kendin götürmek istersin Gandalf. Nefis bir hayvan, onu ilk gördüğümde de söylemiştim ya. Evet, girin hadi! Rahatınıza bakın!"

Bay Kaymakpürüzü en azından konuşma alışkanlıklarını değiştirmemişti ve hâlâ eski nefes nefese telaşı içindeydi. Gerçi etrafta pek kimse de yoktu, her yan sakindi; büyük salondan ancak iki üç kişinin alçak sesli mırıltısı duyuluyordu. Yakıp taşıdığı iki mumun ışığında daha yakından bakınca, hancının yüzünün oldukça kırışmış ve endişeyle yıpranmış olduğu çıktı ortaya.

Onlan koridordan geçirerek bir yıldan uzun bir süre önce o garip gecede oturdukları salona götürdü; onlar da biraz endişe içinde izlediler onu, çünkü belli ki Kaymakpürüzü bazı sorunları örtbas etmek için soğukkanlı davranmaya çalışıyordu. Hiçbir şey eskisi gibi değildi. Yine de hiçbir şey söylemeden beklediler.

Tahmin ettikleri gibi, akşam yemeğinden sonra Bay Kaymakpürüzü salona gelerek yemeği beğenip beğenmediklerini sordu. Gerçekten beğenmişlerdi: En azından Sıçrayan Midilli'nin birasında ve yiyeceklerinde bir değişiklik yoktu. "Şimdi, sizi bu gece büyük salona davet edecek kadar cesur değilim," dedi Kaymakpürüzü." Yorgunsunuzdur,zaten bu akşam orada pek kimse de yok. Ama yatmadan önce bir yarım saatinizi bana ayırabilirseniz sizinle konuşmayı gerçekten çok arzu ederim, eskisi gibi."

"Biz de bunu yapmak istiyorduk zaten," dedi Gandalf. "Yorgun değiliz. Kendimizi pek yormadan yol aldık. Islanmış, üşümüş ve acıkmıştık ama sen onlara derman oldun zaten. Haydi, gel otur! Bir de pipo otun varsa sana duacı oluruz."

"Şey, başka bir şey istemiş olsaydınız daha memnun olurdurij," dedi Kaymakpürüzü. "Ottan elimizde pek kalmadı; öyle olunca kendi yetiştirdiklerimizle idare etmeye başladık ama o da yeterli değil. Bu günlerde Shire'dan hiç gelmiyor. Ama elimden geleni yaparım." l

Geri geldiğinde onlara bir iki gün yetecek kadar kesilmemiş bir tutam yaprak getirdi. "Güneydingil," dedi, "elimizdeki en iyi yaprak; ama hep dediğim gibi Güney Topraklar'ınkiyle kabili kıyas değil, gerçi bilirsiniz her konuda Bree'yi tercih ederim ama."

Onu odun ateşinin yakınındaki büyük bir koltuğa oturttular, Gandalf ocak başının diğer tarafına, hobbitler de aralarındaki taburelere oturdu; ve yanın saat boyunca birçok kez konuşarak Bay Kaymakpürüzü'nün duymak veya vermek istediği haberlerin alışverişinde bulundular. Anlattıkları şeylerin çoğu evsahiplerini ya hayran bırakıyor, ya da dehşete düşürüyordu ve tahayyül dahi edemeyeceği şeylerdi; Bay Kaymakpürüzü'nün kendi kulaklarına inanmadığının bir göstergesi olarak söylediği "haydi canım!"lardan başka pek bir eleştiri alamadılar ağzından. "Haydi canım Bay Baggins, yoksa Bay Tepedibi mi desem? Öyle kafam karıştı ki. Haydi canım Efendi Gandalf! Yok canım! Kim bu zamanlarda böyle şeylerin olacağını düşünürdü!"

Fakat kendi öyküsüne gelince epey konuştu. Olanlar hiç iyi değildi, diyordu, tş ise öyle böyle değil, bal gibi kötüydü. "Artık kimse Dışardan Bree'ye gelmiyor," dedi. "Buralı halk da genellikle evinde kalıyor ve kapılarını sürgülüyor. Her şey, sizin de hatırlayacağınız gibi geçen sene Yeşil Yol'dan gelmeye başlayan o yeni gelenlerden, o serserilerden kaynaklanıyor; üstelik sonradan daha çok gelen oldu. Kimisi, beladan kaçan fukara kişilerdi; ama çoğu hırsızlık ve yaramazlıkla dolu adamlardı. Sonra tam burada, Bree'de bir sürü huzursuzluk oldu. Ne diyorsunuz, hakiki bir çarpışma yaşandı, ölenler oldu, öldürülenler! inanır mısınız bilmem."

"İnanınm," dedi Gandalf. "Kaç kişi?"

"İki, üç tane," dedi Kaymakpürüzü, hem büyük, hem de küçük halkı kastederek. "Zavallı Hasır Fundayakparmağı ve Küreklik Elmaböce vardı, sonra Tepe'den Tom Sivridiken; sonra yukan mahalden Willie Bank ve Staddle'daki Tepedipleri'nden biri: Hepsi iyi kişilerdi, yoklukları hissediliyor. Batı kapısında duran Harry Keçiyaprağı ile o Bili Eyrelti yabancılardan yana çıktılar ve onlarla birlikte gittiler; bana soracak olursanız onları içeri alanlar da onlardı. Yani, dövüşün olduğu gece demek istiyorum. Bu da, onlara kapıyı gösterip dışarı attıktan sonra oldu: Yıl bitmeden önce yani; kavga da Yeni Yıl'ın başlarında olmuştu, o yoğun kar yağışından sonra.

"Artık haydut oldular ve dışarıda yaşıyorlar, Baştokay'ın ardındaki ormanlarda, kuzeyde, uzakta ıssız topraklarda gizleniyorlar. O eski zamanlara ait kötü hikâyelere benziyor biraz, bence. Yollar artık güvenli değil, kimse uzaklaşmıyor, millet erkenden kapılarını kilitliyor. Geceleri bütün çalıçit boyunca nöbetçiler ve kapılara da bir sürü adam koymamız lazım."

"Eh bizi kimse rahatsız etmedi," dedi Pippin, "biz hem yavaş yavaş geldik, hem de hiç dikkat etmedik. Bütün belayı arkamızda bıraktığımızı zannediyorduk."

"Ah bırakmadınız Efendi, durum çok daha acı," dedi Kaymakpürüzü. "Ama size bulaşmamış olmalarına şaşırmamak lazım. Onlar, kılıçlan, miğferleri, kalkanlan falan olan silahlı kimselere saldırmıyor. Bu, onların bir kere daha düşünmesine neden olur. işin doğrusu ben bile sizi gördüğümde biraz çekindim."

O zaman hobbitler insanlann onlara hayretle bakmalarının nedeninin sadece dönmüş olmalanna şaşırmaları değil, daha çok üzerlerindeki kılık olduğunu fark ettiler birdenbire. Onlar savaşa, iyi tertip edilmiş ordularla birlikte at sürmeye o kadar alışmışlardı ki, tuniklerinin altından çıkan parlak zırhlann, Gondor ve Yurt miğferlerinin, kalkanlardaki zarif nişanlann kendi memleketlerinde çok yabancı duracağı akıllanndan çıkmıştı. Sonra Gandalf da artık büyük gri atına biniyor, mavi ve gümüşlü bir pelerinin altında beyazlar giyiyor ve yanında da uzun kılıcı Glamdring'i taşıyordu.

Gandalf güldü, "îyi iyi," dedi, "eğer sadece beşimizden korkuyorlarsa, yolculuklanmız sırasında daha kötü düşmanlarla karşılaştık demektir. Ama en azından biz burada olduğumuz sürece gece sizi rahat bırakırlar."

"Bu ne kadar sürecek?" dedi Kaymakpürüzü. "Sizi biraz buralarda görmekten memnun olacağımızı saklamam. Görüyorsunuz ya öylesi belalara alıştık artık sonra Kolcular da gitmiş, milletin bana söyledi ğme göre Sanırım şimdiye kadar onların bize yaptığı iyiliği tam ola rak anlayamamışız Çünkü etrafta hırsızlardan da kötüleri vardı Ge çen kış kurtlaı çitlerin dışında uluyup durdular Sonra ormanda kara suretler düşününce insanın kanını donduran korkunç şeyler vardı Anlayacağınız son derece rahatsız bir yıldı

Sanırım öyle imiş dedi Gandalf Bu günlerde hemen hemen butun ülkeler huzursuz oldu çok huzursuz Fakat neşelen Arpadam Büyük belaların kıyısındaydınız, daha fazla batmamış olmanıza sevındım Fakat daha iyi günler geliyor Belki de hatırladığınızdanDa iyi Kolcular geri dondu Onlarla birlikte geldik Ve artık yine bir kral var Arpadam Kısa bir sure sonra bu tarafları da düşünmeye başlayacak.

O zaman Yeşil Yol yeniden açılacak ve haberciler kuzeye gele tek gelişler gidişler olacak ve kotu şeyler ıssız topraklardan surule çek Aslında ıssız topraklar zamanla ıssız olmaktan çıkacak ve bir za manlar vahşi yaşamın hüküm sürdüğü yerde insanlar ve tarlalar olacak

Bay Kaymakpuruzu başını salladı Yollarda birkaç doğru dürüst saygın kışı olacaksa hiç fena olmaz,' dedi Ama artık serseriler ya da canavar ruhlu insanlar istemiyoruz Sonra ne Bree de ne de Bree çevresinde yabancı istiyoruz Kendi halimizde olmak istiyoruz Bir suru yabancının oraya kamp kurmasını, buraya yerleşmesini kırlıkları harap etmesini istemem

Kendi halinize bırakılacaksınız Arpadam dedi Gandalf isen ile Grısel arasında veya Brendıbadesı nın kıyısı boyunca atla Bree den günlerce mesafe uzakta, yeni ülkeler için yeterince yer var Sonra eskiden kuzeyde buradan yüz milden daha uzakta Yeşil Yol un diğer ucunda yaşayan çok kışı vardı Kuzey Yaylalarda veya Evendım Go lu kıyısında

Ta orda, Oluadamlar Hendeği'nde mı? dedi Kaymakpuruzu, dahada kuşku duyarak Orası için hayaletlı topraklar, derler Haydutlardan başka kimse gitmez oraya.

"Kolcular gidiyor, dedi Gandalf ' Oluadamlar Hendeği diyorsun Evet, uzun zamandır öyle deniyor oralara, ama onun esas ismi Arpadam, Fornost Eraın, yanı Kralların Kuzeykabrı dır Ve Kral bir gün oraya gelecek o zaman kibar halkın oraya yolculuk ettiğini göreceksiniz '

"Eh bu daha ümit verici geliyor kulağa itiraf etmeliyim," dedi Kaymakpuruzu "Bu işler için de hayırlı olur kuşkusuz Bree'yı rahat bıraksın da "

"Bırakacak,' dedi Gandalf Burayı iyi tanıyor ve çok seviyor "

"Haydi canım?" dedi Kaymakpuruzu aklı karışarak "Ntden öyle olsun ki anlamadım, o yüzlerce mil ötedeki koskoca kalesinde tahtına kurulmuş olsun da Sonra altın kupalardan şarap içiyorsa hiç şaşırmam Mıdıllı'yı ne yapsın, ya da bir maşrapa birayı? Benim biram gıizel değil diye demiyorum Gandalf Geçen güz sen gelin de biraya uğurlu sözler söylediğinden ben inanılmayacak kadar güzel O da bu kadar sorun içinde insanı biraz rahatlatan bir şeydi bunu da söyleyeyim "

"Ya!" dedi Sam "Ama o senin biranın her zaman güzel olduğunu söylüyor"

"Söylüyor mu?'

"Elbette öyle söylüyor Kral, Yolgezer Kolcuların reisi Daha bunu kafan almadı mı?

Sonunda almıştı ve Kaymakpuruzu nün yüzü hayret konusunda inceleme yapmaya değecek bir haldeydi Ablak yüzündeki gözlen yusyuvarlak olmuş, ağzı da bir kanş açılmıştı, nefesi tıkandı "Yolgczer!" diye bağırdı tekrar nefes alabılınce O, tacıyla, falanıyla filanıyla, altın kupalarla! Daha başımıza neler gelecek?'

"Daha güzel günler, Bree için en azından" dedi Gandalf

"Öyle olmasını umuyorum, herhalde, dedi Kaymakpuruzu "Eh bu pazartesi ayları içinde yaptığım en hoş sohbetti Sonra bu gece daha rahat ve içim daha ferah olarak uyuyacağımı da inkâr edemem Bana düşünecek bir suru şey verdiniz ama yarına kadar bunları bir yana bırakacağım Yatağa gidiyorum ve eminim sız de yataklarınızdan memnun kalacaksınız Hey Nob!" diye seslendi kapıya giderek "Nob, kağnı arabası!"

"Bak şimdi!" dedi kendi kendine alnına vurarak "Bu bana neyi hatırlattı?

"Umarım unuttuğun başka bir mektup yoktur Bay Kaymakpuruzu," dedıMerry

"Aman aman Bay Brandybuck, bana onu hatırlatıp durma' Ama bak, kafamı dağıttınız Ne diyordum? Nob, ahır, hah, buldum! Size ait bir şey var Bili Eyreltı ve at hırsızlarını hatırlarsanız Onun midillisini satın almıştınız hanı, işte midilli burada Kendi kendine gen geldi,geldi ya Fakat nerelerdeydi, herhalde benden daha iyi bilirsiniz Yaşlı bir köpek gıbı perişan, elbise askısı kadaı sıska olmasına rağmen canlıydı Nob ona bakıverdı

Ne! Benim Billi’m mi?' diye bağırdı Sam, demek ki anamdan şanslı doğmuşum babalık ne derse desin Bak bu dileğim daha gerçekleşti.” Nerede" Sam’ı. Billi ahırda ziyaret etmeden yatıramadılar.

Ertesi gün, yolcular gün boyunca Bree'de kaldılar, en azından Bay Kaymakpuruzu ertesi akşam yaptığı işten şikâyet edemezdi Merak butun korkulan bastırmıştı, evi dolup taştı Hobbıtler akşam, kibarlık larmdan bir sure için büyük salonu ziyaret ederek birçok soruva cevap verdiler Bree'lılerın hafızaları kuvvetli olduğundan Frodo ya bııçok kez kitabını yazıp yazmadığı soruldu

Henüz yazmadım diye cevap verdi Frodo Artık, notlarımı bir araya getirmek için eve gidiyorum " 'Uzakta güneyde ' olan ilgisiz ve pek de önemli olmayan olayları biraz ilginç kılmak için Breedc olan hayret verici şeyleri de kitaba katacağına söz verdi

Sonra gençlerden biri şarkı istedi Fakat bunun uzerine bu sessizlık çoktu, genç kaşlar çatılarak yerme oturtuldu ve bir daha böyle bir istekte bulunmaması söylendi Belli ki büyük salonda yeni bir esrarengız olay istemiyorlardı

Yolcular orada olduğu surece ne gündüz boyunca bir soıun ne gece içinde bir ses Brcenın huzurunu bozdu, takat ertesi sabah erkenden kalktılar çünkü hava hâlâ yağmurlu olduğu için Shııea akşam çökmeden varmak istiyorlardı ve önlerinde uzun bir yol vaıdı Butun Bree halkı onların ayrılışını görmek için yollara döküldü, bir yıl öncekinden daha neşeli görünüyorlardı, yabancıları silahlarıyla görmemiş olanlar hayretler içinde kaldı Mavi pelerini güneşi örten bir bulut gibisanki içinden gelen ışığı örtmeye çalışan, beyaz sakallı Gandalf a ve neredeyse unutulmuş masallardan fırlamış özel bır'maceraya atılmaya hazır süvarilere benzeyen hobbıtlere bakakaldılar Kral ile ilgili konuşmalara gülenler bile belki de anlatılanlarda bir gerçek payı vardır diye düşünmeye başladı

"Eh, yolunuz açık olsun, memleketinize varışınızda bahtınız açık olsun!" dedi Bay Kaymakpuruzu "Sızı Shıreda da gidişatın pek iyi olmadığı konusunda uyarmalıyım, eğer duyduklarımız doğru ise Tuhaf şeyler oluyormuş, diyorlar Fakat bir şey bir başka şeyi silip atıverıyor insanın kafasından, kendi sorunlarımla o kadar meşguldüm ki Yine de cesaretimi mazur görün, yolculuklannızdan o kadar değişmiş geldiniz ki attık onunu/e çıkan sorunları alt edebilecek kişiler gibi görünüyorsunuz Kısa zaman sonra her şeyi yoluna koyacağınıza kuşkum yok iyi şanslar.. Ne kadar sık gelirseniz beni o kadar mutlu edersiniz "

Ona veda ederek ayrıldılar ve Batı kapısından geçerek Shıre'a doğru yollandılar Midilli Bili de yanlarındaydı ve eskisi gibi üzerinde epey yük vardı ama Sam in yanı sıra seğirtiyor ve halinden memnun görünüyordu

"Acaba bizim Arpadam ne ima ediyordu?" dedi Frodo

"Ben birazını tahmin edebiliyorum, dedi Sam karamsarca "Ayna'da gördüklerim Kesilen ağaçlar falan, benim babalık da Sıraevler' den çıkarılmış Daha çabuk dönmeye çalışmalıydım

"Güney Topraklarda da bir şeyler lers gidiyor belli ki," dedi Merry ' Genelde bir pipo otu açığı yaşanıyor

"Her ne ise,' dedi Pıppın, 'her şeyin arkasında Lotho vardır Bundan emin olabilirsiniz

"Bulaşmıştır ama başında o yoktur dedi Gandalf "Saruman'ı unuttunuz O Mordordan önce Shıre ile ilgilenmeye başlamıştı "

"Neyse yanımızda sen varsın, dedi Meırv, vanı her şey yakında yola girer

Ben şu anda sızınleyım, dedi Gandait ama yakında yanınızda olmayacağım Shıre a gelmiyorum Oradaki işlen kendiniz halledeceksiniz, bu iş için eğitildiniz Hâlâ anlamadınız mı' Benim zamanım sona erdi Artık işleri yoluna koymak veva koymaya çalışanlara yardım etmek benim ısım değil Ve size gelince benim sevgili dostlarım, sızın yardıma ihtiyacınız yok Artık büyüdünüz Gerçekten de boyunuz çok uzadı, artık ulular arasındasınız ve artık hiçbiriniz adına korkmama gerek kalmadı

Ama merak ediyorsanız soyleyeyim kısa bir sure sonra yoldan sapacağım Bombadıl ile uzun uzun konuşacağım Butun yaşamım boyunca yapmaya fırsat bulamadağım kadar uzun O hep yosun tuttu, ben ise kaderi hep yuvarlanmak olan bir taş oldum Fakat yuvarlanma günlerim sona eriyor, artık birbirimize söyleyecek çok şeyimiz olacak"

Kısa bir süre sonra Doğu Yolu'nda, Bombadil'e giden yol ayrımına vardılar; onlar geçerken Bombadil'in orada kavşakta durmuş bekliyor olmasını ümit ediyorlar, hatta bunu biraz da bekliyorlardı. Ama ortalıkta ondan bir iz yoktu; üstelik güney tarafındaki Höyük Yaylalan'nda bir pus, uzaktaki Yaşlı Orman üzerinde de koyu bir örtü vardı.

Durdular, Frodo güneye doğru dalgın dalgın baktı. "O ihtiyarı bir daha görmeyi çok isterdim," dedi. "Nasıldır acaba?"

"Her zamanki kadar iyidir, emin olabilirsin," dedi Gandalf. "Pek rahatı kaçmamıştır ve tahminimce, belki entlere yaptığımız ziyaret hariç, yaptıklarımız veya gördüklerimizle pek ilgilenmeyecektir. Belki sizin sonra gidip onu ziyaret edeceğiniz bir zaman olur. Ama eğer ben sizin yerinizde olsaydım şimdi bir an önce eve gitmeye çalışırdım yoksa kapılar kapanmadan Brendibadesi Köprüsü'ne varamayacaksınız."

"Ama orada kapı yok ki," dedi Merry, "Yol'da yok; sen de bunu gayet iyi bilirsin. Bir Erdiyarı Kapısı vardır tabii ki; ama oradan benim her saatte geçmeme izin verirler."

"Eskiden yoktu demek istiyorsun," dedi Gandalf. "Sanırım şimdi kapı bulacaksınız. Ve Erdiyan Kapısı! nda dahi tahmin ettiğinden daha büyük sorunlar yaşayabilirsin. Ama siz halledersiniz. Hoşça kalın sevgili dostlarım! Henüz elveda demiyorum. Hoşça kalın!"

Gölgeyele'yi yoldan çıkarttı ve koca at, yolun kenarındaki hendekten bir sıçravışta atladı; sonra da Gandalf in bir sözüyle gözlerden yok oldu, Höyük Yaylalan'na Kuzey'den gelen bir yel gibi eserek.

"Evet, işte baş başa kaldık; ilk başta yola çıktığımız gibi sadece dördümüz," dedi Merry. "Hepsini geride bıraktık, birbiri ardına. Sanki, yavaş yavaş kaybolan bir rüya gibi."

"Benim için değil," dedi Frodo. "Benim için yeniden uykuya dalmak gibi bir şey."

HOME
bottom of page