Lady Sylvanas Windrunner
- Batuhan Yeşil
- Oct 14, 2018
- 8 min read
Updated: Oct 16, 2018

Sylvanas Windrunner; Banshee Queen, Dark Lady, Forsaken Queen, Kız kardeşi tarafından verilen "Lady Moon" ve daha birçok isim ve sıfat sahibi Silvermoon'un eski Ranger Generali ve aynı zaman da şu an ki Hord'un Warchief'i...

Sylvanas, nesilleridir Quel'Thalasın koruyucu Generalliğini üstlenen, high elflerin önde gelenlerinden Windrunner ailesinin bir üyesi olarak dünyaya geldi. Üç kız kardeşten ortancasıydı ablası Alleria, küçük kardeşi de Vereesa’ydı. Ayrıca Lirath adlı bir de erkek kardeşi vardı. Ailesi, Quel’Thalas’ın güneybatı sahilindeki sakin ormanlarında bulunan Windrunner Spire’da yaşıyordu. High elfler aynı zamanda Alliance'ın bir parçasıydı. Lriath ilk savaşta bir orclardan kurulu bir Horde saldırısı sırasında öldürülmüşdü. Koruyucu General rütbesini Alleria'nın alması gerekirken, Alleria intikam almak için Farstriders adlı bir gurubun parçası olmuştu. Bunun üzerine Sylvanas bu görevi üstlenmek zorunda kalmıştı bunun üzerine Quel'Thalas'ın yeni Generali Sylvanas olmuştu.
İkinci savaş sirasinda High Elf'ler, Alliance birliklerine destek amaciyla bir birlik gönderdiler. Sayica fazla olmayan bu birliğe, Alleria ve kolcu birlikleri destek amacıyla katıldı. Bu sırada Quel'thalas ormanlari esrarengiz bir biçimde yanmaya başlayınca, Sylvanas ve kolculari bunun nedenini araştırmak üzere ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başladılar. Bu esnada kız kardeşinin orman Troll'lerinden oluşan bir grup tarafından saldırıya uğradığını gören Sylvanas ve beraberindeki ranger kolcu birliği, bu küçük Troll grubunu çok geçmeden yok ettiler. Alleria, Sylvanas'a yaklaşmakta olan Orc birliklerinden bahsetti. Bunun üzerine Sylvanasın aradığı yangınların nedeninin bu Orclar olabileceğini fark etti. Bunun üzerine hemen harekete geçen Sylvanas ve kolcu birlikleri Orcların geldiği yöne doğru hızlı bi şekilde ilerlemeye başladılar. Orc gurupları aslında Paladin Turalyon ve komuta ettiği Alliance birlikleri tarafından kovalanıyordu. Sylvanasta Orc guruplarının kaçış yönünde karşılarına çıkınca orc gurupları arada sıkışıp kaldılar. Uzunca süren bu sert savaşın sonunda Orclar kaybedip Quel'thalas'ı terketmek zorunda kaldılar. Sylvanas geride kalan bütün Orcları katletti, çok geçmeden Horde birlikleri Azeroth'da mağlup olmuş geldikleri Drenor isimli gezegene Portaldan geri kaçmaya başlamışlardı. Fakat Alleria Lriath'in intikamını almak istiyordu, kardeşini öldüren bu orcların sonunu getirmeden içi rahat etmeyecekti. General Turalyon da orcların kökünü kazıma konusuda çok kararlıydı Alleria, Turalyon ve beraberindeki ordular geldikleri Drenor gezegenine kaçan orcların peşinden Dark portaldan geçmek zorundaydılar, Dark portalın yok edilmesiyle beraber geçidin diğer tarafında kaldılar ve bu olay üzerine onlardan uzunca bir süre haber alınamadı..
ikinci Savaş sonunda High-Elfler bu savaşta yeterince yardım almadıkları ve kendi kendilerine yetebilecekleri düşüncesiyle Alliance'dan ayrılma kararı aldılar. Bunun üzerine Sylvanas ve kolcuları, Silvermoon'u tehdit edebilecek her türlü düşmana karşı şehrin savunmasından sorumlu birlik olarak görevlendirildiler. Uzun yıllar boyunca büyük bir tehlikeyle karşılaşmayan High-Elfler sadece ufak çapta Troll Murloc ve Gnollerle çatıştılar, Sylvanas ve birlikleri bu tehditlerin üstesinden rahatlıkla gelmeyi başardılar ama Sylvanas bu sakin barış dönemine rağmen günün birinde oluşabilecek büyük bir tehlikeye karşı emri altındaki bütün birlikleri hazır tutmak istiyordu. Birliklerin çalışmalarını aksatmamaları için yoğun bir çaba içindeydi içinde kötü bir his vardı neticede Silvermoon'a gelebilecek tehditlerin yok edilmesinden o sorumluydu. Sylvanasın korkuları, Lordaeron'a ihanet eden Arthas'ın emrindeki Undead ordularıyla beraber Quel'Thalas kapılarına dayanmasıyla ne yazık ki gerçek olacaktı..
Arthas'ın Kel'thuzad'ı yeniden diriltmek için highborne'ların kutsal Sunwell'ine ihtiyaç duyuyordu. Bu yüzden Silvermoon'a saldırıya geçmişti. Silvermoon şehrinin civarinda ki köylere acımasızca saldıran Arthas ve beraberindeki güçlü, yorulmak bilmeyen Undead güçlerini püskürtmek için kolcu birlikleriyle beraber onların karşısına çıktı Sylvanas, kahramanca uzun süre savaştılar. Fakat Undead orduları çok güçlüydü, çok kısa bir süre sonra Sylvanas birlikleri birer birer düşmeye başladı. Sylvanas'ın geri çekilmekten başka bir çaresi yoktu. Arthas ve birlikleri Silvermoon şehrine girmek için ilerliyor ve bu ilerleyişi engellemeye çalışan elfleri de birer birer katlediyorlardı. Sylvanas'ın hiçbir çabası onu durdurmaya yetmiyordu, Sonunda Arthas Silvermoon'un kapısına ulaştı. Sylvanas Undead ordularına dayanamayan kolcu birliklerine iç kapıya çekilmeleri emrini verdi.

Bu kapı Ay kristali büyüleriyle kaplıydı ve kapıyı açmanın tek yolu vardı o da; üç ay anahtarını kullanmaktı ve bu anahtar ormanda Elf'ler tarafından muazzam bir şekilde gizlenmişlerdi. Sylvanas savaş stratejileri konusuna çok zeki ve üstün bir liderdi kolcular içeriye girer girmez kapının önündeki köprüyü imha etti. Undeadlerle dolu olan bu ordunun yani Scourge'ün şehre girmesini engellemeyi planlıyordu. Ancak Arthas'ın büyülü elf kapısını açmak için gerekli olan bu üç ay anahtarından haberi vardı derhal Scourge ordularını ormandaki bu anahtarları bulmaları için görevlendirdi. Kısa bir sürede Arthas bu anahtarları ele geçirip Elf kapısını açtı. Arthas'ın SilverMoon'a girmesinin önünde artık hiçbir engel kalmamıştı.. Sylvanas geriye kalan kolcu kuvvetlerini toplayarak Silvermoon'a doğru hızlı bir şekilde varıp şehirdekileri bu saldırıdan haberdar etmek istiyordu ancak şehre giden bütün yollarda Scourge ordularıyla karşılaştılar Undeadler heryerdeydi. Bir süre daha kahramanca savaşmaya devam ettiler ta ki Arthas gelene kadar. Arthas bütün ihtişamıyla karşısında duruyordu Sylvanasın, Arthas'la savaşıp onu yenmekten başka çaresi yoktu. Fakat bu fikir çok beyhudeydi aralarındaki savaş çok kısa sürdü Sylvanas ölümcül bir darbe aldı. Arthas'tan. Vücudunu kımıldatamıyordu ölmüş müydü ? Hayır ölüm onun için bir kutuluştu.. High-Elflerin ve kolcularının Arthas tarafından yakıldığını izliyor ama hiçbirşey yapamıyordu çaresizce ölümü bekliyordu Silvermoon'un koruyucusu.. Aslında bu bir son değil belki de başlangıçtı.
Savaş sonunda Scourge orduları Sylvanasın yarı ölü bedenini bulup Arthasın tapınağına getirdiler. Sylvanas onurlu bir ölümü hak ettiğini söyledi Arthas'a. Fakat Arthas Quel'Thalas'ı istilasında kendisine çok fazla engel olduğu ve ordusunun büyük bir kısmını yok ettiği için bunu kabul etmedi.

Çeşitli işkencelere maruz kaldı Sylvanas sonunda bedeni bu işkencelere daha fazla dayanamadı ve oracıkta öldü güzeller güzeli general. Ama ölümünde bile rahat edemedi saniyeler sonra kirletilmiş, eziyet edilmiş öfkelendirilmiş ruhu tekrar diriltildi. Sylvanas, Lich king'e sadık bir köle olarak, "Banshee" olarak diriltilmişti. Lich king elflerin de gücünü aldığı Sunwell'e saldırmıştı. Sylvanas'ta onunla beraberdi neticede artık o da Scourge ordusunun bir parçası olmuştu.. Lich King'in kölesi askeri ve hatta ilerleyen zamanlarda ki komutanı. Arthas yaptıklarından dolayı Slyvanas dan yeterince intikam alamamışdı. Hem ordularına liderlik ettiriyor aynı zamanda da daha sonra işkence etmek için bedenini demir bir tabutta saklıyordu.

Sylvanas çok geçmeden Arthas'ın kumandanlarından biri oldu. Dreadlordların denetimi altında Kel'thuzat'ın yanında Lordaeron'da kaldı. Archimonde'un Hyjal Dağı'nda yenildigi haberini Kel'Thuzad'dan ögrenen Sylvanas, aylar sonra Lordaeron'u denetleyen Varimathras, Balnazzar ve Detheroc adlı üç Dreadlord generalinden toplantı teklifi aldı. Sylvanas onlara Burning Legion ordularının başarısızlıklarından ve Arthas'ın Scourge ordularını komuta
altına alma fikirlerinden bahsetti.
Dreadlord generalleri çılgına dönmüşlerdi ancak yeni Lordaeron kralı Arthas'la
savaşarak hayatlarını riske atmak istemeyip orayı terkettiler. Arthas, Scourge ordusuna Ner'zhul'a kurban etmek için Lordaeron'da yaşayan tüm canlıların hayatlarına son verme emrini verdi. Kel'thuzad köylerden kaçan insanların olduğunu ve dağlara ulaşırlarsa onları yakalamanın mümkün olmayacağını söyledi. Bunun üzerine Arthas ve emrindeki iki general kaçakların geçeceği yollar üzerine pusu kurdular. İnsanların tüm çabalarına rağmen Sylvanas ve emrindeki Banshe'leri tarafından yakalanıp öldürüldüler. Daha sonra Arthas, Kel'thuzat ve Sylvanas Lordaeron'da ki son insanların bulunduğu merkeze gidip herkesi katlettiler. Bu sırada Ner'zhul'ün gücü zayıflamaya başlamış, Sylvanas ve Banshee'ler üzerindeki kontrolü yavaş yavaş azalmaya başlamıştı. Sylvanas esaretten yavaş yavaş da olsa kurtulmaya başladğını fark etmişti ama bu durumu Arthas ve Kel'thuzad'dan saklamayı başardı onların fark etmesini istemiyordu. Fakat bu durumdan Dreadlord'lar haberdardı. Durumdan haberdar olan Dreadlord'lar Sylvanas'la tekrar buluşmak istediler. Gizlice gerceklesen bu buluşmada, Ner'zhul'un gücünü kaybetmeye başladığını yakında bütün gücünün yok olacağını söylediler. Dreadlordlar bu durumu kendi lehlerine çevirip Lordaeronun kontrolünü tekrar ele geçirmek istiyorlardı. Sylvanas onlara yardım etmeyi kabul etti ancak Arthas'ı Dreadlordlara bırakmak gibi bir planı da yoktu aslında.. Bunun için öncelikle bedenine ulaşmalıydı. ilk iş olarak Arthas'ın daha sonra işkence etmek için sakladığı cesedinin bulunduğu tabutu buldu. Banshee'lerin bedenleri ele geçirme yeteneğini kullanarak kendi bedenini ele geçirip tekrar doğdu. Artık tam anlamıyla ne bir banshee nede bir elfdi. Sylvanasın bu yeni bedeni eskiden kullandığı savaş tekniklerini kullanmaya elverişli değildi ancak bu yeni vücudu farklı şeyler denemesine elverişliydi. Elf okçu yetenekleri yeni vücudunda daha ölümcül bir hal aldı ve Dark Ranger doğmuş oldu.. Varimathras Dreadlord yönetiminde yeni bir oluşum oluşturmayı planlıyordu. Sylvanas'ı da bu yönetime hizmet etmesi için çağırmıştı fakat Sylvanas bunu kabul etmeyecek ve Varimathras bu duruma çok öfkelenecekti. Sylvanas neler olacağını biliyordu Lordaeron'u Dreadlordların hakimiyetine bırakmak istemiyordu ama bunun için kendisine bir ordu lazımdı, güçlü bir ordu.. Kendisi gibi yenidoğanlardan oluşan bir ordu kurmaya karar verdi Sylvanas oluşturduğu bu orduya Forsaken adını verdi. Ama yeterli değildi, bunun için yerel Ogre'lerin lideri Mug'thol, hırsızların elebaşısı Blackthorn, Gnoll'ların lideri Snarlmane ve Murloc Puddle Lord'a hükmetmeleri icin banshee'lerini görevlendirdi. Kendisine hukmetmeyenlerin sonu belliydi: ÖLÜM. Ordusu yavaş yavaş şekilleniyordu Plaguelands'a doğru ilerliyor ilerledikçe de ordusuna ordu katıyordu. Kısa sürede oluşturduğu bu ordu Varimathras'ı yenmeyi başardı. Varimathras, canını seviyordu ve Sylvanas'tan kendisine bir şans tanımasını istedi, ona çok iyi hizmet edebileceğini söylerek canı için yalvardı. Sylvanas böyle sinsi bir yaratığa güvenmenin riskli olduğunu biliyordu, ama onu kontrol edip amaçları için kullanacak kadar zeki ve güçlüydü.. Lordaeron'un yıkıntılarının altındaki lağım ve mezarları genişleterek Undercity adında yeni bir şehir inşa ettirdi.

Arthas'ın yakıp kül ettiği bu gurup adeta küllerinden doğmuştu. Ancak yeni kurulan bu krallığın büyümesi için müttefiklere ihtiyacı vardı. Sylvanas önce Blood elfler'le müttefik olmak istedi çünkü kendi canını Quel'thalas'ı korumak için feda etmişti, yardım çağrısına cevap vereceklerini umuyordu ama hiçde beklediği gibi olmadı. Blood elfler Sylvanas ve Forsakenlardan iğreniyorlardı. Sylvanas gerçek bir lider gibi davranmalıydı, müttefik bulması gerekiyordu. Horde ve Alliance'a elçiler yolladı, Stormwind'deki kibirli Alliance birlikleri elçilerin getirdikleri teklifi dinlemediler bile. Horde tarafında işler biraz daha farklıydı taurenlerin başındaki Cairne Bloohoof Sylvanasla görüşmeyi kabul etti. Görüşme esnasında Cairne Bloodhoof Sylvanas'ı Orgrimmar'a davet etti onu Horde'un başındaki Thrall ile görüştürmek istyordu. Thrall Undercity de ki forsakenların düşman olarak karşılarına çıkmasındansa Horde'a katılmalarını daha doğru buldu. Sylvanas ve forsakenları artık Horde'un bir parçası olmuştu. Sylvanas her ne kadar Horde'a bağlı olsa da kendi amaçlarından da sapmamışlardı her geçen gün dahada güçleniyorlar Lich Kingin iradesindeki ele geçirdiği Undeadleri Forsakenlara dönüştürüyordu.

Sylvanasın bir generale ihtiyacı vardı tamda bu sırada Nathanos Bladecaller'ı buldu, Nathanos, Quel'Thalas'ın yüksek elfleri tarafından eğitilen ve Sylvanas Windrunner'a yakın olan ilk ve tek kolcu Lorduydu kader onları ikinci hayatlarında da bir araya getirmişti. Sylvanas Nathanos'u "Banshee kraliçesinin şampiyonu" ve koruması rütbesiyle onurlandırdı. Sylvanas'ın en büyük amacı Arthas'dan intikamını almak ve onun lanetlediği insanların kalıcı özgürlüğe ulaşmalarını sağlamakdı. Sylvanas Forsakenları Undercity'den kontrol edebiliyordu. Ölümünde dahi Sylvanas kendisini Quel'thalas'ın koruyucusu olarak görüyordu o kadar hakaret ve aşağılanmalara rağmen Amani Trollerinin baskısı altında olan Blood elflere yardım
birlikleri yollamaktan vazgeçmiyordu. Blood elfler başta kabul etmedikleri yardım teklifini kısmen kabul etmek zorunda kaldılar. Sylvanas'ın Tranquillien köyüne Forsaken askerlerini yerleştirmesine izin verdiler. Sylvanas Blood elfleri de Horde saflarına katmak istiyordu. Bunun için önce Thral'ı ikna etmesi lazımdı, bu çok da zor olmadı. Horde orduları Arthas'ın kontrolü altındaki Windrunner kalesini Scourge'den arındırmaya başladılar. Kalede bir kolye buldular, kolyenin üzerinde "Sylvanas’a. Daima sevgilerle, Alleria" Yazıyordu. Kolyeyi Sylvanas'a götürdüler, kolyeyi eline aldığında duygulanan Sylvanas "Lament of Highborn" adlı şarkıyı söylemeye başladı..
Bu sırada Arthas Ner'zhul'ün kontrolünden çıkmış ve artık harekete geçmişti. Stormwind ve Orgrimmar'a eş zamanlı saldırı düzenlemişti. Thrall bu saldırıyı püskürtmek için Sylvanas'ı yardıma çağırdı. Sylvanas, Garrosh Hellscream, Thrall ve High Lord Saufeng bu saldırıyı atlattıktan sonra Nortrend'e beraber bir sefer düzenleyip kötülüğün kaynağını yok etme planı yaptılar. Sylvanas ve birlikleri Howling Fjorda çıkartma yaptılar Garrosh ve kuvvetleri ise Borean Tundra'da savaşmaya başlamıştı bile. Sylvanas Varimathras ile beraber yıllardır savaşta kullanılabilecek bir veba üzerinde çalışmışlardı. Sylvanas bu silahı Lich King'in orduları üzerinde kullanmak istiyordu oysa ki Varimathras'ın planı bambaşkaydı. Varimathras'ın emirleri doğrultusunda ki bir gurup asker Horde ve Alliance birlikleri Lich King'İn Scourge ordularıyla savaşırken üzerlerine mancınıklarla blight adı verilen vebayı fırlatmaya başladılar. Hem Scourge hem Horde hemde Alliance birlikleri bu veba ile oracıkta katledilmişti. Lich King bu hengameden yararlanıp oradan kaçtı.
Her iki tarafta Sylvanas'ın ihanet ettiğini düşündüler. Bu sırada Varimathras Sylvanasa ihanet etmiş kardeşleriyle birlikte Undercity'nin kontrolünü ele geçirmişti. Alliance ve Horde birlikleri de Sylvanas'a ihanetinden dolayı çok kızmış Undercity kapılarına dayanmışlardı. Sylvanas Thrall'a durumu izah etmişti Thrall Sylvanasa her ne kadar inansa da Alliance Kralı Varian'ı bu duruma inandırmak hiçde kolay değildi. Sylvanas Thral ile beraber Undercity'ye döndüler Varimathras'ı öldürdüler bu sırada Sylvanasa hesap sormak için Varian da Undercity'e kadar gelmişti. Sylvanas'In yaptığı deneyleri gören Varian çılgına dönüp bütün işi Horde'a mâl etmek üzereydi. Horde'a savaş ilan etmek üzereydiler ki Jaina Proudmoore Alliance'ı Stormwinde ışınlayarak kısa süreli de olsa Horde Alliance arasında başlaması muhtemel olan savaşı engellemiş oldu. Tüm bu olaylar Sylvanas'a Horde'un gözünde büyük güven kaybettirdi.. Sylvanas aklından Arthas'I çıkaramıyordu bişeyler yapmalıydı. Lich King'in lanetli kılıcının IceCrown Citadel'de Halls of Reflection adlı bir yerde tutulduğunu öğrenen Sylvanas vakit kaybetmeden IceCrown Citadel'e gitti ve Frostmourn'u buldu, lanetli kılıcın yanındayken ölümünün acısını hissediyordu, yıllar önce onu yok eden kılıç.. Tam o esnada Uther the LightBringer'ın ruhu ortaya çıktı Lich King'in yolunda durmanın ve onunla burada yüzleşmenin aptallık olduğunu söyledi Lich King sadece Frozen Throne yani donmuş tahtda yok edilebilir diye ekledi... Tam o sırada Lich King geldi ve Uther'in ruhunu yok ederek kılıcını geri aldı. En büyük iki kardeşi olan Falric ve Marwyn'i davetsiz misafirleri öldürmeleri için çağırdı. Sylvanas nefret dolu olduğu bu düşmanını görünce Uther'in tavsiyelerini bir an olsun düşünmeden saldırıya geçti fakat Arthas yani şu anki nâmıyla Lich King onun baş edebileceğinden çok daha güçlüydü. Sylvanasın kaçmaktan başka çaresi yokdu iç avluya doğru kaçmaya başladılar, kaçmaya çalışırlarken bir yandan da Lich King'in Death Knightlarıyla ve hayaletleriyle de savaşmak zorundaydılar. Sylvanas Lich King'in gücünün on kart arttığını fark etmişti. Bütün Horde bir araya gelse bile başa çıkamazdı bu düşman karşısında..
WB ! Forever